10 Nisan 2019 Çarşamba

Sonunda "İtalya"ya da gittim. (1-4 Nisan 2019)

Merhaba Arkadaşlar,

Yıllardır defalarca bilet alıp, ya mecburi sebeplerden o biletler yandı ya da vize alamayıp pasaporta uzun uzun bakmalar neticesinde İtalya'ya Google Maps üzerinden gıpta ile ziyaretler etmeye alışmıştım.

Ama … hahahahaha … sonunda gittim ulan.

Gençlik yıllarımdan beri gerek tarihini, gerek damak lezzetini ve coğrafyasını sevdiğim bir ülke olan İtalya her zaman merak ile gitmeyi beklediğim bir ülke oldu.

Üzerine organizasyonunu yıllardır yaptığımız "Kendo Camp" etkinliği için bu yıl 8. kez ülkemize gelecek olan sevgili hocam Livio LANCINI (7.Dan Kyoshi) Sensei ile tanışınca , İtalya çok daha önem kazandı.

Velhasıl, ikinci bir ülke vatandaşlığı ile birlikte İngiltere (Büyük Britanya , Birleşik Krallık) de çalışmaya başlayınca imkanlarda ilginç bir şekilde önünüze çıkıyor.

Belki daha önce de bahsetmiş olabilirim. Ama tekrar yazmaktan elim aşınmaz … aha dur, yazayım.

Arkadaşlar, walla billa … bak yemin ediyorum.

Üşenmeyen bir zahmet "Skyscanner" a bir girin de "İstanbul-Milano"(185 pound) biletine bakın bir de "Manchester-Milano"(85 pound) fiyatına bakın. Ayıp yahu, cidden ayıp !
Aradaki fiyat farkı ile ben ikinci bileti de alıyorum ve üzerine gene de para kalıyor.

Ve ben Milano için bilet aldığımda belki sezon başı olduğu için mi belki yoğun bir dönem olmadığı için mi aldığım biletin fiyatı ;

Manchester-Milano
Gidiş - Dönüş : 55 Pound !!!

Allah razı olsun sevgili dostumuz Tomaso Boscarol (6.Dan) Sensei evini açma nezaketini gösterdi.

Ama bileti alırken heyecanlı ve cahil olduğum için Milano'da bulunan 3 havaalanı içinde en uzakta olanı bulmayı başarmışım. Yetenek işte :)

Bir de indikten sonra pasaport kontrolünde ne oldu bak, İtalya henüz elektronik pasaport kontrol sistemine geçmemiş ki, Türkiye'deki polis memurları pasaport kontrolü yapıyorlar.

Sıra bana gelip polis memurunun önüne geçip kibar bir dille "Hello" dedim ve EU pasaportumu uzattım. Benden önce duranların hepsi 30 sn içinde geçiyordu. Alla alla , … benim işlem uzun sürüyor.
Ekrana bir şeyler yazıyor , ekrana bakıyor filan. Sonunda bana bakmadan bir şeyler  demeye başladı. Anlamıyorum, tekrarlıyor, anlamıyorum, gene tekrarlıyor, gene anlamıyorum. Yüzüme bakarak tekrarlıyor, … bende bir değişiklik olmadı gene anlamıyorum.

Sonunda dayanamadım ( sanırım 7 veya 8. cümle tekrarından sonra ) "I can not understand you" ( sizi anlamıyorum ) diyiverdim.

Polis memuru da gayet baygın bakışlarla ve soğuk bir eda ile "Sen Romanyalı değil misin? Romence konuşuyorum" demez mi ?!?!?!?!

Şimdi bakın , Romance dili bir çok Avrupa dillerinin temelini teşkil eder ve gerçekten de İtalyancaya çok benzer ve bir çok kelime zaten ortaktır.

Haliyle, suratımdaki salak ifadeyi hızlıca atıp "Anne tarafım Romanya vatandaşı ben hiç gitmedim ve dili bilmiyorum" dedim.

Polis memuru, "ne için geldi ? filan dedi, işte arkadaş ziyareti filan dedim ve hadi geç dedi.

Sağ olsun Tomaso kardeşim büyük nezaket gösterip beni havaalanından alma nezaketi gösterdi. Ama ben tabi şaşkınlığımı atamamış olacağım ki, "Ne oldu?" diye sordu, bende anlattım.
Başladı gülmeye :D
Elbette ki, yaşanan bu durum ve özellikle benim başıma da geldiği için bir yandan gülüyor bir yandan da "Sen nasıl bir adamsın" diyerek arabaya doğru yürüyoruz.

Ardından doğruca KENZAN Dojosuna ziyarete gittik.

Ama dürüst konuşmak gerekirse, yol yorgunluğu var üzerimde. Zaten 1 hafta önce Türkiye'den ağır bir hastalık ile dönmüşüm İngiltere'ye ve hala öksürüyorum. (Kendimi biraz acındırayım)

Neyse, sesimi çıkarmadım, kendi kendime "Akın, derse gir sakince kendo yap, çalışabildiğin kadar çalış, dayanabildiğin kadar dayan." diyorum.

Dojoya varıp, giyindikten sonra salona bir geçtik ki, içeride 25 kişi ve biz varız.

Şansımıza dersin ilk bölümü de o an bitmişti.

Hemen herkes gelip "Hoşgeldiniz" dedi ve dojonun hocası Sayın Luigi RIGOLIO (6.Dan) Sensei de bizimle kısa bir sohbet ederek, dersin geri kalanı hakkında bilgi verdi.
Öyle uzun uzun bir bilgi olmadı :)

"Şimdi Mawari-keiko yapacağız" !

Çok güzel bir saat geçirdik, her kez son derece kibar ve elinden gelenin en iyisini göstermeye çalıştı. Elbette bende elimden geleni yaptım, İçeri girip insanlardaki o enerji ve olumlu atmosferi görünce, yol boyunca kendi kendime söylediğim ve planladığım şeyleri unuttum mu denir? gaza mı geldim denir? bilemedim.

Dersten sonra RIGOLIO Sensei bizi bir yerlerde oturmaya davet etti. Küçük bir grup olarak ilgili mekana gittik. Gece boyunca çok güzel bir sohbet muhabbet gerçekten de uzun zamandır ihtiyacım olan o ortamı bana gene yaşattı.

İnanın dışarı çıkıp, dostlarınızla, arkadaşlarınızla veya sevdiklerinizle vakit geçirmeyi çok özledim.

Eve varmamız gece 1'i bulunca daha fazla muhabbet etmeden yattık. ( Ayrı ayrı !!! )

2 Nisan / Salı

Sabah kalktığımda Tomaso kahvesini içiyordu , adam İtalyan netice de o kahve içilecek illa.
Benim ne kahve ne de kahvaltı alışkanlığım olmadığı için zaten deli oluyor.

Neyse çıktık dışarı gezelim diye,

İtalya'yı gerçekten tarihi zenginliği yüzünden yıllarca merak ettiğim için "Nereleri görmek istersin?" sorusu gelince soğukkanlı bir cevap verdim "Ne imkanlarımız var ki?"

Eliyle uzakta bir noktayı işaret etti …. anaaaaa….. DUOMO !

DUOMO KATEDRALİ orada öyle duruyor.

Çocukluğumdan beri mimariye ve tarihe olan ilgim, her zaman bu ve benzeri yapılara karşı hayranlık duymama neden olmuştur. Sanırım fazlasıyla belli etmiş olacağım ki, Tomaso gülerek, "Tamam tamam oraya gideceğiz ama önce bir yere uğrayalım" dedi.

"Peki" :)

"Black Plague" yani "Kara Veba" dönemi ile ilgili günümüze kadar gelmiş ve o dönemi unutmamak için saklanmış ölü bedenlere ait kemiklerin sergilendiği kocaman bir odası olan bir kiliseyi ziyaret ettik.

Çok önemli bir dönem ve sonucunda Avrupa da yaşayan halkın üçte birinin hayatını kaybettiği üzücü bir zamana ait hatıralar hala sergileniyordu.

Tarihi ve antik gezim ile sizleri sıkmayacağım. Ama biraz ilginiz varsa, bence mutlaka ziyaret edin.

Akşam antrenmanı saat 19:00 de başlayacaktı. Güzel bir şehir turundan sonra evde yaklaşık bir saat dinlendik ve dojoya yola çıktık.

LAMBRATE Kendo kulübü Milano'da yer alan bir çok kulüpten biri ve gerçekten de çok güzel bir dojo ve eğer imkanınız var, ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

Çok keyifli ve güzel bir çalışma sonunda suratımdaki mutluluk ifadesi sanırım fazla belirgindi ki, herkes yanıma gelip "keyifliydi sanırım" diyorlardı. Elbette keyifliydi, bir sürü insan ile tanıştım, çalıştım ve güzel şeyler öğrendim.

Dojodan çıkınca hep beraber bölgenin yerel ve bilinen barlarından birine gittik. Gene bir dolu güzel sohbet, muhabbet ve gülüşmeler.

Ardından üzüle üzüle eve dönme vakti yaklaştı.  :(


3 Nisan / Çarşamba

Bugün daha farklı bir heyecanım var.

Bugün hocamı ve onun dojosunu ilk kez ziyaret edeceğim. ( içim kıpır kıpır )

Ama önce kültür turu :)

Tomaso kardeşim  bugün beni Milano Kalesine götürüyor. Gerçekten çok büyük bir kale ve içerisinde çok büyük bir müze alanı, sanat okulu ve …. ve … evet vee… Michelangelo'nun en son çalışması olan ve bitiremeden öldüğü için yarısı yontulmuş olan "Pieta Rondanini" eseri var.

Günümüzün cidden tüm zamanı Milano kalesinde geçti. Sonradan eve geçip yarım saat kadar dinlenip, Lambrate Kendo kulübünden Luca ve Jiro'yu da alıp Brescia'ya doğru bir saatlik yolculuğa çıktık.

Yolda çok eğlendik,  Tomaso bize şoförlük yapıyor, Luca yanında co-pilot olarak görev almış, Jiro ve ben arkada geyik modunda öndekilere sataşıyoruz. Bir saat nasıl geçti açıkçası ben anlamadım.

SEI CHU DO BRESCIA

Nasıl heyecanlıyım ama , ilk defa hocamı ziyaret ediyorum ve ilk defa yıllardır merak ettiğim dojosuna gelmişim.

Öyle de şanslıyım ki, Yunsook MA sensei (6.Dan) de bir önceki gün İtalya'ya gelmişti. O da dojoda :)

Harika mı denir , Muhteşem mi denir artık onu siz seçin. Ama çok güzel bir çalışma nasıl geçti ve niye bitti anlamadım. Ben daha devam ederdim walla.

Gerçekten ne Milano'ya dönesim var, ne de ertesi gün Manchester uçağına binesim var.

Bir de çalışmanın üzerine hep beraber yemeğe gidip sohbet, muhabbet, gülüşmeler.
Yahu insan saati geri almayı, yada durdurmaya bu kadar hevesli olur mu ?!?!?!

Neyse "her güzel şeyin bir sonu vardır." diyerek ve başımızı önümüze eğerek arabamıza bindik.
Luka şöför, Jiro co-pilot, Tomaso arkada uyuyor ve ben camdan dışarı bakarak şu son üç günde yaşadıklarımı düşünüyorum.

Eve gece 02:30 civarında varıp, yastığa kafayı koyduğum an uyumuşum.


4 Nisan / Perşembe

Yatakta gözlerimi açtım ama kalkmak istemiyorum.
Saate bakıyorum ama bir formül bulsam da uçağı kaçırsam diyorum.

Neyse, götümü yataktan kaldırdım ve içeri geçtim. Tomaso "trene geç kalacaksın" diyor. Bana bak, umurumda değil ki … hıh !

Zar zor ve isteksizce sırt çantamı toparlayıp giyindim. Metro ile merkez tren istasyonuna gittik ve havaalanına giden tren için biletimi aldık.

Dürüstçe söyleyeyim ki, hiç binmek istemiyorum. Ama hayat istediğimiz gibi değil. Mecbur gidilecek.


Dostlar, benim için çok güzel bir dört günün ardından Liverpool'a eve döndüm. Yüzümde hiç silinmesini istemediğim bir tebessüm ile çok güzel deneyimler yaşadım.

Darısı hepinizin başına  :)


Tekrar görüşmek üzere






 

2024 Edinburgh Kendo Seminar - Sakın Kaçırmayın !!!

Merhaba Arkadaşlar, Bilen veya araştıran arkadaşlarımızın severek takip ettiği çok keyifli bir kaç blog'tan biri olan '' Kenshi ...