24 Ocak 2014 Cuma

2006 - 2014

Merhaba Arkadaşlar,

Bu yazımda sizlere 2014 yılının ilk gününü anlatmak istiyorum.
........
.......
ama önce biraz geçmişe gidip neden bundan bahsetmek istediğimi anlamanızı istiyorum.

2014 ... 2013 ... 2012 ... ... ... ... ... ... ... veee...

Haziran 2013
Yer : İstanbul Kendo Kulübü - Beyoğlu

Kendo'ya başlayalı 3 ayı geçmiş ve yanlış hatırlamıyorsam 1-2 haftadır bougu giyiyorum. Kulüp mevcudiyeti ilk başladığım derslere göre bir hayli az. Sebeplerinden biri yaza geçiş yapılmış olması. Havanın sıcak olması ve Kendo'yu bilen insan sayısının gerçekten çok ama çok az oluşu.

Az kişi olmamıza rağmen o sıcakta gayretle çalışıyoruz. Dersimizi Kemal Sempai'miz yönetmekte. Yada ben öyle hatırlıyorum. Salon kapısının hemen girişindeki küçük ahşap bankta biri oturuyor. "İlginç, yaşlı biri neden izliyor acaba, gürültüyü duydu da mı geldi" diye düşünüyorum. Uzaktan izleyen kişinin ne yüzünü seçebiliyorum ne de kim olduğunu, o dönemde lens kullanmayı henüz keşfetmemiş olduğumdan uzağı görmekte bir hayli sıkıntı yaşıyordum. Ama kendi kendimi her zaman "dert etme mutluluk aslında çok yakınımızdadır" diyerek avutmuştum.  :P   Ne !!! olmadı mı ???

Çalışmamız bittiğinde kapı önü bankındaki gizemli adam yerinden kalktı ve biz çıkarken yanımıza yanaştı. Açıkcası bakmamaya çalışıyordum, çünkü yeni kendo'ya başladığım ve rezil bir durumda olduğumdan dolayı birinin yapmaya çalıştığım ve beceremediğim şeyleri görmüş olmasından dolayı utanıyordum.

Sonradan , yani soyunma odasına geçince fark ettim ki adam kulağımın duymaya alıştığı kelimeleri kullanmıyormuş. Adam Japon çıktı !

Soyunma odasında Benim dışımdaki iki arkadaşımla birlikte gelen kişi ile amansız bir mücadeleye girdik. Çünkü gelen bu kişi "kendocu" olduğunu söylüyor. Ama ne Türkçe ne de İngilizce biliyordu.

Adamı aldık o dönemde İstiklal Caddesinde ciddi bir kitleye hitap edebilen Borsa Restorana götürdük. Yemekte bize Japonya'dayken notlar aldığı küçük Türkçe kelimeler içeren not defterini gösterdi. Biz o küçük masada yaklaşık olarak 2 saate yakın oturduk. Bir şekilde dillerini bilmeyen iki taraf olarak iletişim kurabildik.

Biz yada Ben ilk defa o zaman tanıştım Sayın Masami Kakuta Sensei ile.

2006                                       2014


Masami Kakuta, 2003 yılında İstanbul'a geldi.

Türkiye'de yolumuz tamamen tesadüf bir şekilde kesişti. Kendisi Japon İlkokuluna "Matematik" ve "Beden Eğitimi" öğretmeni olarak atanmış. Kendisi geldiğinde 6.Dan Kendo ve 5.Dan Iaido seviyelerindeydi.

Dojo'ya adım attığı andan itibaren bizler için Kendo çok farklı bir anlam kazanmıştı. Kendisine hayran hayran izlemekten bir türlü vazgeçemiyorduk. Kendimi cidden çok şanslı hissediyorum. Kendo'ya yeni başlamış biri olarak kulüpte yüksek seviyeli bir Japon Kendıcunun varlığını bilmek çok güzeldi.

Yıllar içerisinde kendisinden bir sürü şey öğrendiğime inanıyorum. Bu sadece Kendo hakkında değil. Bu hayat hakkında, Saygı hakkında.

Ufak bir anı anlatmak istiyorum. Höh ... bir sürü anı var .. bi saniye ...hmmm.... neyse bu belki işinize yarayabilir.

Normalde Dojo'ya çok erken giden biriyimdir. Ancak konu haftasonu olduğu zaman haftaiçinden daha hızlı gitme şansım pek olamıyordu. İmkanım yok muydu ? vardı tabi ama o zamanda daha kulübün kapıları açılmamış oluyordu. Sabah serinliğinde beklemek zorunda kalıyordum.

Kısacası, birgün bir şekilde becerdik ve Ertunç Eryılmaz ( Boğaziçi Kulübü Eğitmeni ) ile birlikte kulübe erkenden gittik. Şansımıza kapı da açık. Üst kata soyunma odalarının olduğu yere eşyalarımızı bırakıp Tost yemek ve birşeyler içmek için geri çıkmayı planlıyoruz.

Ama biz soyunma odasına girdiğimizde hem yerde bir çanta var, hemde soyunma odasında kimse yok. "hmm... bi salona bakalım "  diyerek kapıya yöneliyoruz. Salonun giriş kapısında bir çift ayakkabı duruyor. Kafamızı içeriye doğru uzatınca Kakuta Sensei'yi gördük.

Açıkcası sabah sabah böyle bir şey görmeyi beklememiştim. Ertunç ile birbirimize bakıp ne yapacağımızı şaşırdık. Sensei'ye seslensek mi ? ama belki bizi görmemiştir belki o an yaptığı şeyi görmemizi istemiyor olabilir. Neyse dayanamyıp Sensei'ye "Günaydın" demeyi becerdik.

Yaptığı işe kendini o kadar çok kaptırmıştı ki, bizi fark etmesi azıcık zaman aldı. Kafasını kaldırdı bize baktı gülümseyerek bize selam verdi. Ve yaptığı işe geri döndü. Hoca tüm basket sahasının yerlerini iki eliniz ile tutabileceğiniz kadar bir büyüklükteki bez ile yere eğilmiş bir pozisyonda koşar adım siliyordu.

Belli ki bunu daha önce defalarca kez yapmıştı. Biz hemen bir telaş ile hocaya yerleri silmek için spor salonu görevlisinin kullandığı saplı paspası götürelim dedik. Hoca büyük bir gülümseme ile paspası reddetti ve bunun hem temizlik hemde antrenman öncesi bir egzersiz olduğunu söyleyerek işine tekrar kaldığı yerden devam etti.

Hemen temiz bez filan aradık, bulamayınca salonun sokağındaki marketten 2 temizlik bezi alarak hocanın yanında diz çökerek bizde yerleri temizlemeye başladık.

Açıkçası uzun bir süre hoca gelmeden o dojo'ya giderek yerleri büyük bir keyifle temizlediğimizi neşeyle hatırlıyorum. Sadece yerleri temizledik gibi görünebilir belki ancak inanın çok şeyi temizleyip derse girmeyi öğreniyorsunuz. Bazen İstanbul Kendo Kulübü'ne gittiğimde "keşke gene eskisi gibi bir arada ders yapabiliyor olsak, ve keşke gene eskisi gibi bu yerleri dostlarımla temizleyebiliyor olsak" diyorum.


Kakuta Sensei geldiği ilk gün bizlere "3 yıl için geldim" demişti. Biz o "3 yıl"ı hep sanki daha hiç gelmeyecek bir tarihmiş gibi kabul ettik. "Daha gitmesine çok var" dedik, ne kadar kendimize inanmasak ve bir mucize olacakmış gibi, Kakuta Sensei bizlerle daha uzun yıllar kalacakmış gibi hayal kuruduk.

Ama maalesef hiç öyle olmuyor ( lan niye olmuyor ???? )

Takvimler "2006" yılını gösterdiğinde gitmesi gerektiğini bize açık açık dile getirdi. Ve dediği gibi de oldu.
Gitti !

İnanın çok garip bir duyguydu. O kadar kısa bir süre içerisinde birisine bu kadar çok bağlanmak yada alışmak gerçekten çok garipti. İlk başlarda kendimi motive etmeye zorladım "Hoca gitti, ama o dojodaymış gibi git ve çalış". Veya "elbet bir gün kendisini ziyaret etmeye gidiceksin, çok daha sıkı çalış ve seni gördüğünde gururlandır" gibi gibi bahanelerle dojo'ya kendimi götürmeye çabaladım.

Çok sevdiğim bir dostum olan Serbülent Turan'ın bir lafı vardır "Hoca istesin Japonya'dan Türkiye'ye sırtımda taşırım"  :)

Biz Kakuta Sensei'yi çok sevdik. Neden ??? ... ne bileyim ben.

Aradan uzunca bir zaman geçti. 2006 yılında hoca Türkiye'den ayrıldığında toplam Kendo yapan insan sayısı halen parmak ile sayılabiliyor ve aktif dojo sayısı İstanbul için net bir sayı olan "bir"di.

Ama bugüne geldiğimizde ;

1 Ocak 2014
Yer : İstanbul Kendo Kulübü - Beyoğlu
Saat : 15:00 - 16:30



Sayın Egemen Doğan ve Ertunç Eryılmaz ( Boğaziçi Kendo Kulübü Eğitmenleri ) arkadaşlarımızın yıllardır büyük bir sabır ile uğraştıkları , onca çabanın sonucu olarak Masami Kakuta ve Ailesi tekrar Türkiye'deler.

İçimde çok farklı duygular dönüyor. Tam 8 yıl oldu görüşmeyeli. Bugün kendime baktığımda 2 kulübün eğitmenliğini yapmaktayım. Yaşım 8 yıl daha ileride. Hoca benden 8 yıllık bir birikim bekliyor olacaktır.
Ama ben halen o gitmeden önce ne durumdaysam gene aynı şekilde hissediyorum.

Ama soyunma odasına girince ilk şokumu yaşıyorum. Kakuta Sensei'mizin 3 tane oğlu var. Buradan giderlerken herbiri ufacık küçük çocuklardı. Ancak şu anda karşımda 3 tane yetişkin erkek duruyor. Öğrendim ki 2 tanesi üniversite'ye gidiyormuş. Kendimi ciddi ciddi ilk defa bu kadar net bir şekilde "yaşlı" hissettim.

Çalışma için giyindikten sonra yaklaşık olarak 1 saat 30 dakikalık bir Kendo çalışması yaptık. Hoca'yı tekrar salonda görmek gerçekten tarif edilemez bir heyecan yarattı.

Ancak çok kısıtlı bir zaman dilimi olduğundan Kakuta Sensei ve Ailesini alıp hemen Anadolu yakasına geçtik. Çünkü 8 yıllık hasret 1 saat 30 dakika ile bitmezdi. Sonraki durağımız .....

1 Ocak 2014 
Yer : Boğaziçi Kendo Kulübü - Küçükyalı
Saat : 18:30 - 21:00


Tam tamına 2 tur Mawari-Keiko yaptık. Toplam süre 2 saat 30 dakika. Kakuta Sensei'ye doymamız lazımdı. Ama tabi ki böyle bir şans yok. Bir gün içerisinde kendisi ile toplam üç kere keiko yapabilme şansına nail olmuştum. İmkanım olabilse bir çok kaz daha kendisi ile çalışabilmek için sırasına girebilirdim.

Çok güzel ve keyifli geçen çalışmanın ardından. Bizlere kısa ama güzel bir teşekkür konuşması yaptı. Ve kendisi ile bir sonraki görmemize kadar vedalaştık.

Umarım tekrar görüşebiliriz Sensei.






Ertunç Eryılmaz arkadaşımın hocanın gelişi için hazırladığı resim yukarıdadır. 
Üst kısımda çocukların isimlerini soldan sağa doğru yazayım  ;  Shin , Ko , Ken 
Alt kısımda ise Ertunç'un havaalanında çektirdiği fotograf ; Shin , Ko , Ken





Okuduğunuz için teşekkür ederim. Cidden  :)



2024 Edinburgh Kendo Seminar - Sakın Kaçırmayın !!!

Merhaba Arkadaşlar, Bilen veya araştıran arkadaşlarımızın severek takip ettiği çok keyifli bir kaç blog'tan biri olan '' Kenshi ...