6 Şubat 2019 Çarşamba

Kotemi çıkardım.

Merhaba Arkadaşlar,

Liverpool / Birleşik Krallık'tan selamlar hepinize.

Buraya geleli henüz 2 ay oldu. Bu süre zarfında 3 farklı dojo da pek çok farklı kendoka ile çalışma fırsatı yakaladım.

16 yıllık kendo yıllarım içerisinde Türkiye'de bazı konularda hep şanssız hissettim.
Başımız da yüksek seviyeli bir hocanın olmaması, bir baba veya abi figürü olmayışı bazı noktalarda bizleri diğer ülkelerden daha geri tuttuğunu düşündüm.

Aslında hala bu konuda kendimi şanssız hissediyorum bir açıdan.

Yani Türkiye'deki kendonun başlarında başlamış olmam aslında büyük şanstı. Çünkü 2003 yılının yaz ayında aramıza katılan "Masami Kakuta Sensei" ( o zaman 6.Dan idi, şimdi 7.Dan ) ile 3 yıl aralıksız çalışma fırsatı yakaladım. ayrıca yine neredeyse bir yıl sonra aramıza katılan "Keisei Takashima Sensei" (o zaman 5.Dan idi, şimdi 7.Dan ) ile de 5 yıl aynı dojoda çalışma fırsatını yakalayabilmiş nadir insanlardan biriyim.

Ama Kendo, hayatımızda bir maraton olarak devam ediyor.

İstediğiniz sonuca 3 veya 5 yılda ulaşma şansınız maalesef yok. Tabi "Dan sistemini" de buna göre düzenlemişler. ( Adamlar işlerini biliyor walla )

Tabi ki yolun başında hemen hemen herkesin dediği gibi ; "Dan sınavından sonra o kadar zaman beklemeye ne gerek var, ben yarın sınava girsem geçerim ki" cümlesini bir çok ama bir çok kez yerli ve yabancı kendoculardan duydum.

……….... öyle olmuyor canım !

Dan sınavları arasındaki zaman sürecini bir çok insan "beklemek" olarak dile getiriyor ve buna inanıyor. "HAYIR" , tam olarak bu sürecin adı "minimum süre içerisindeki çalışma miktarı" olarak düşünebiliriz.

İster haftada bir gün çalışın , ister haftada yedi gün çalışın.

Buraya geldiğimden beri haftada yalnızca 1 gün keiko yapabiliyorum. Biliyorum, kulağa kötü geliyor. Ve haklısınız başlarda bende kendimi çok kötü hissettim. Çevrede salon aradım, alternatif gün oluşturmaya çalıştım.

Sonra değerli bir dostumla konuştum, ona düşündüklerimi anlattım. İlk cümlesi "Yeni bir dojo kurarsan oraya gelir ve seni döverim" oldu. Sağolsun, olurda dojo açarsam her türlü desteğini vermek için geleceğini söylemesi gerçekten büyük bir incelikti.  (aptala yatmak bazen durumu daha az ölümcül gösteriyor)

Ancak, daha sonra "Haftada bir gün keiko, çok şanslısın" dedi. hmmm… Neden ?
Belki de kendisi çok yoruluyor sürekli derslere gitmekten, dinlenmek istiyor olabilir,  diye düşündüm.

Ancak bugün özellikle daha çok fark ettim ki, hafta bir gün "o" keikoya gitmek. Zihninizi ve tüm bedeninizi daha çok konsantre olmaya zorluyormuş.

Bugün keiko'da çok yoruldum. Gerçekten kolay kolay yorulan biri olmadığım halde bunu söylemekten utanmıyorum ama yoruldum.

Bir ara elimden "kotemi" çıkardım, elim titriyordu ve saf saf elime bakıyordum. Nasıl yahu ???
Gerçekten istemsiz bir şekilde elim titriyordu.

Liverpool Kendo kulübünde benim dışımda 3 tane daha 4.Dan ve bazılarının sınav tarihleri bir hayli yakın. Haliyle karşı karşıya geldiğimizde gerçekten son derece kaliteli keiko yapabiliyoruz.
Ve ders sonunda insanların yanıma gelip içtenlikle teşekkür etmeleri beni çok mutlu ediyor.

Ne kendimi, ne de ülkemde öğrendiğim kendo'yu hor görmesinler diye sanırım çok fazla kastığımı bile düşünüyorum.

İşin diğer bir boyutu ise, biz gerçekten Türkiye'de çok ama çok fazla teknik öğreniyor veya biliyoruz.

İki farklı konuya özellikle değinmek istiyorum.

Birincisi, gerçekten Türkiye'de dojolarımız da bizler daha dikkatli çalışıyoruz.
Neden mi ?
Kendi kulübümden örnek vermek gerekirse ve anlattığım dersleri düşününce, gerçekten de çok fazla detay ve çok fazla emek harcadığımı anladım.

"daha çok seme yapın", "Daha çok kiai yapın", "..... tekniğini yaparken şurasına dikkat edin" … gibi gibi bir çok şeyi açıklıyor ve üzerine düşüyormuşum.

Burada 3 dojo gezdim (biliyorum 3 dojo görmek tüm ülkeyi değerlendirmek demek değil) ve derslerin temposu yüksek olmasına rağmen, öyle bizdeki gibi çir çok teknik çalışılmıyor ve tane tane de anlatılmıyor.

Ve tüm bunları düşününce burada başlayan birinin "ikkyu" olma sürecini de duyunca "vay … arkadaş..." dedim. Ben diyeyim 2 sene , siz 3.
Ama  süreç beraberinde farklı bir kaliteyi de beraberinde getiriyor, burada gördüğüm ikkyu, bizde nidan sınavına rahat rahat girebilir. Bu konuda da çok ciddiyim.

Sınav konusu açılmışken hemen ikinci konuya geçeyim.

Türkiye'de bir çok kulüp eğitmeni (bende buna dahilim) öğrencilerimize kendo'yu anlatırken aşamalarından bahsederiz. Basit bir dil ile söylemek gerekirse ;
"arkadaş, önce 6.kyu olarak bu kapıdan giriyorsun, amacın 1.kyu oluyor, sonra 1.dan ve gerisi geliyor zaten" diye kaba bir özet veriyoruz.
Ama ilk "Dan" itibari ile tabi anlatımda ufak ayrıntılar devreye giriyor.
ilk üç DAN'ı bir set olarak düşün, temel bilgileri öğrendiğin, hocanı sorgu sual olmadan izlediğin bir dönem.
Dört ve Beşinci DAN ise ayrı bir set, kendo'yu ciddiye aldığını, artık mental ve gelenek bilgilerini kattığın bir dönem.
Altı ve Yedici DAN bir başka set, "hoca" olmak ve bunun kademlerini anlayıp geliştirme safhası (sanırım … hiç bir fikrim yok henüz).
Sekizinci DAN'a hiç bulaşmıyorum bile !

Ne zaman bir DAN sınavına girsem ve başarılı olarak eve dönsem, bir sonraki ilk dersimde ……… hmm.. bi saniye... genelde ilk derste saçmalıyorum. Ama … ama ikinci derste kesin olarak bir sonraki adıma hazırlanmak için bilinçli geliyorum.

Bu ne demek ? Bu şu demek, "for example"
2.Dan sınavını geçtin, sonraki adım ne? "3.Dan", o zaman oturup nelere dikkat etmem gerekiyor, neleri çalışmam gerekiyor diye bir liste yapıyor ve sırayla ihtiyacım olan şeyleri çalışıyorum.

Ancak burada gördüm ki, bu bilgi öyle pek paylaşılan bir şey değil.

Arkadaşın biri girdiği 4.Dan sınavdan bir kaç kez kalmış. Olabilir tabi ki... bu dünyanın sonu değil. Çalışır ve yardım edersek kendisine bir gün mutlaka geçecektir.
Ama dojoda gördüm ki, pekte sınavında göstermesi gereken konuları uygulamıyor.
Meraktan ağzını arayıp özellikle nelere çalıştığını sordum.
Hemen arka arkaya bir şeyler anlattı ve kendisini kibar bir dille durdurdum. Çünkü hiç bir şey anlamadım arkadaş. "Liverpool Aksanı" diye bir şey var... illet bir şey walla.
Ve sağolsun ben durdurunca anladı durumu ve BBC İngilizcesine geçiş yapıp tekrar daha sakin anlatmaya başladı.
Sonuç....…. kesinlikle hiç bir fikri yok. Cidden yok.

Ama neden yok ? şu anda ilk kafamdaki soru açıkçası bu ve buna cevap arayacağım.

Biz gerçekten belki de Türkiye'de fazla özverili davranıyoruz.

Öğrencinin kendi kendine soru sormasına sanırım pek fırsat vermiyoruz.
"Ne aşamadayım?"
"Ne eksiğim var?"
"Ne katmalıyım kendime?"
"Nelere dikkat etmeliyim?"

Sanırım eğitmen olunca, beraberinde başarısız olma korkusu da doğal olarak geliyor.

Bir kez daha kafanızı şişirdim, kusura bakmayın.


Görüşmek üzere



 
 

2024 Edinburgh Kendo Seminar - Sakın Kaçırmayın !!!

Merhaba Arkadaşlar, Bilen veya araştıran arkadaşlarımızın severek takip ettiği çok keyifli bir kaç blog'tan biri olan '' Kenshi ...