25 Kasım 2012 Pazar

Bilmemizi Bekledikleri Bilgiler !

Merhaba Arkadaşlar,

Nasılsınız ?

Geçmiş yıllara baktığımda, fark ediyorum ki "Kendo" hayatım da bir çok şeyi değiştirmiş. Bunu sanırım uzun bir süredir Kendo ile ilgilenenler rahat rahat anlayabilir.

Kendo'ya başladığımda 27 yaşıındaydım..... oyy.. ne kadar da çok zaman geçmiş. Bugün , aramıza yeni katılanlara bakınca yaş ortalamasının ne kadar da düştüğünü görüyorum. Hem çok seviniyorum hemde ne yalan söylim üzülüyorum.

Elbette ki, sevincim gençlerin (benim başladığım yaştan genç olanların) erkenden "Kendo"yu keşfetmiş olmaları. Bana bir çok güzel ve önemli katkısı olduğuna inanıyorum. Devam edecek olanlara da ihtiyaçları olanı vereceğine inancım tam.

Diğer bir açıdan ise, üzülüyorum elbette. Ama lütfen yanlış anlamayın, bu üzüntü kendim için. Bende şu günlerde Kendo'ya başlayanlar kadar erkenden keşfedip bu yolda daha genç yürümeye başlamak isterdim.
Maalesef "Zaman" tahmin ettiğimizden daha hızlı ilerliyor.Bugün yaşım 36. Ve halen ilk günkü heyecanımla dojodaki derslere katılıyorum. Halen ilk günkü heyecan ile üstümü başımı büyük bir özenle giyiyorum ve çıkarıyorum.

Bu yazım da sizlere bu heyecanımı, getirisini ve bazı yaşadıklarımı anlatmak istiyorum.

Yıldız Tarihi :  -319792.29448883823
(kontrol için : http://www.hillschmidt.de/gbr/sternenzeit.htm)

Yer : İstanbul Kendo Kulübü - Beyoğlu

Ekip arkadaşım Şemseddin Moldibi (4.Dan) ve ben hayatımızdaki ilk Kendo dersi için "Dojo" adı verilen basketbol sahasında saf saf duruyorduk. Çevremizdeki insanlara bakarak fikirler yürütüyor ve en "allahın cool 'u" halimizle dikiliyorduk. Ben ağzımda sakız ( ama çiğnemiyorum elbette, sadece alışkanlık) neler öğrenecez acaba bu ilk derste diye düşünürken. Dojo'nun hocası olan İmre Sipahi (Kendo 5.Dan, Iaido 4.Dan) içeri girdi ve bir anda ne olduğunu anlayamadığımız bir komut ile herkes tek sıra yan yana durmaya başladı.
Elbette ki , bizde ortama uyarak sıranın sonundaki yerimizi hemen aldık.

Bugün bir çok yeni başlayana oranla biz tüm temel malzemelerimizle Kendo'ya başlamıştık. Yani üzerimizde Hakama-gi elimizde Shinai vardı. Sonra temel yürüyüş egzersizleri başladı bizler için.

Ben tüm bu süre boyunca ağzımda sakız ile derslere geldim ve gittim. Ama endişelenmeyin.O kadar da uzun sürmedi bu macera.

Bugün halen kendisini tüm saygım ve sevgimle andığım Bediz Saraçoğlu sempaim. ikili eşlemiş bir halde çalışırken (ki her ders başında ikili eşleştiğimizde kendisiyle eş olmamak için dua ettiğimi itiraf ediyorum) yanıma gelip , yüzüme bakarak "senin ağzında çiklet mi var?" diye sordu. Elbetteki onca ders boyunca hiç kimse fark etmemiş ve bunun yanlış veya benzer hoş olmayan bir durum olmadığını söylemediği için bende tüm ciddiyetim ve korkusuz bakışlarımla karşısında durarak ( elbetteki abartıyorum burayı anlayış gösterin) "evet" dedim.Kendisi de bana bakarak ve hafifçe kafasını yukarı aşağıya sallaya sallaya "Aferiimmm" dedi. Sonrasını nasıl tahmin ediyorsunuz bilemem ama ben size ne olduğunu hemen söyleyim. Tabi ki hemen o çikleti yuttum !

Mutlaka ki, yada en azından tahmin ediyorum ki hiç bir yerde "Dojo'ya çikletle girilmez" diye bir yazı yoktur.Ve bana kalırsa bu ve buna benzer bir çok kural yada buna ne denir çok emin değilim. Belki "Ahlak Kuralı" veya "Dojo Terbiyesi". Her ne dersek diyelim aslında pek çoğumuzun bilmediği ancak bizlerden beklenen bir takım davranış hareketleri vardır.

Bir diğer örnek; Dojo'da çok sesli olarak yürümek veya koşmak.
Açıkcası bunu bugün bile bir çok kıdemli Kendocu yapıyor.Ama yapılmaması gereken bir şey. Dojo içerisinde yapacağınız her ne varsa sessizce yapmanız beklenir sizden. Yani bir sonraki şey elbetteki ;

Yüksek ses ile Konuşmak ! Nerede olduğunuzu unutmamanız gerektiğini düşünüyorum bu aşamada, Dojo japon toplumu için önemli bir mekan , Burada yapılan şey , "Spor salonuna geldim, iki sopa sallayıp , biraz ter atıp, arkadaşlarla çıkışta takılmak" değildir !!!

Japonlar veya bu konuda benzer düşünceleri olanlar için "Dojo" , eğitim merkezi , geçmişin ve günümüzün, gelecek için iyi şeyler yapabilmek için oluşturulmuş bir çeşit kütüphane. Buradaki geçmişi şöyle açıklamak gerek diye düşünüyorum; Bizimkisi gibi yeni Dojolar için ( Japonya'daki dojoların geçmişine oranla) yüksek Dan sahipleri ve onların bilgileri. Günümüz ise , bugün için o Dojo da olan hem yeni hem eski tüm katılımcılar diyebiliriz. Gelecek elbetteki, tüm bunların sonucunda ortaya çıkacak olan güzel ve iyi şeyler !

Soru : Ben Kendo'ya yeni başladım, neler yapmalıyım ilk önce ?

Cevap : Öncelikle gideceğiniz dojo'ya gider gitmez, ya sizden daha eski birini bulun ve ne tarafa doğru "Selam vericez" diye sorun, yada dojo'ya girdiğinizde hemen "Türk Bayrağını"nın yerini bulun. Her ikisini de yapamadıysanız , sizden önce yüksek seviyeli birinin içeri girmesini de bekleyip hareketlerini takip edebilirsiniz.  :)

Dojo içinde uyulması beklenen diğer bir davranış şeklide, çalışmadığınız zaman ki anlarda oturuş şekliniz.
Sizden bir şekilde oturmanız isteyebilirler.Elbetteki bu biraz uzun bir içinde olabilir. Sizden tüm bu süre zarfında "Seiza" da oturmanız tabi ki beklenmiyor !Ancak mümkünse ayaklarınızı öne doğru uzatmayın, sırtınızı bir duvara dayamayın, bağdaş kuruyorsanız bile ayaklarınızın üzerini örtün ki görünmesin. Bu pek hoş karşılanmaz !

Dojo'ya lütfen "Geç" gelmeyin !
Bir şekilde geç geldiniz, sizin için mazeretiniz mantıklı olabilir belki. Ancak ne hocanız bunu bilebilir, ne de dojo'daki çalışma arkadaşlarınız bunu bilebilir. Bu yüzden "Geç geldim aman hemen gireyim" diye düşünüp izin almadan derse katılmayın. Mümkünse hazırlanın hızlıca ve hocanızın veya o an dersi yöneten kişinin sizi görebileceği bir noktada bekleyip sizi derse davet etmesini bekleyin. Ders sonunda da lütfen gidip mazeretinizi açıklayın.

Ben açıkcası genel olarak kendi giysilerimi giyerken çok dikkatli olmaya çalışıyorum. Sanki o gün bir Dan Sınavına girecekmiş gibi hazırlanmayı tercih ediyorum. Giysilerimin düzgün olması , benim de tüm çalışmayı düzgün yapabileceğimi düşünmeme ve kendimi iyi hissetmeme sebep oluyor.

Aynı şekilde Dojo içinde de "Men"lerimiz alıp sıraya girdiğimizde ve "Seiza" oturup "Men"lerimizi koyacağımız zaman, gerçekten ilk "Men" giydiğim günden beri dikkat ettiğim kadar dikkatli hareket ediyorum. Mutlaka solumda oturan ,benden daha kıdemli arkadaşımın "Men"i nerede duruyorsa aynı hizada durmasına dikkat ediyorum. Shinai'min Tsubası dizimin hemen önündeki görünmez bir çizginin üzerinde duruyormuş gibi dikkatlice hizalayıp yere bırakıyorum.
Bir diğer bilgi de, Lütfen hocanızdan önce Dojo içinde hazır olarak bekleyin. Bunu bir kıdem sırasına koyarsak eğer;

Kohai --> Sempai --> Sensei 

şeklinde de diyebiliriz sanırım. Ben kendi adıma dojoya erkenden girmeyi severim. Özellikle dışarıda yağmur yağıyorsa. Kimse yokken hazırlanır ve dojoya girerim.Biraz oturup yağmurun sesini dinlemek bana her zaman iyi geliyor. Sonrasında yavaşça ısınırım. Aklımdan o gün hangi konuda ( teknik veya diğer konuların birinde) detaylı bir çalışma yapacağımı planlarım. Bazı günler birden fazla konuda çalışırım.

Ahh.. aklıma gelmişken, Dojo da lütfen Shinai'nizi bir baston yada dayanak noktası olarak kullanmayın. Shinai'nizi kenarda bir yere bırakacaksanız eğer, tsugawa'nın ( tuttuğunuz bölümdeki derinin adıdır) yere temas etmesine dikkat edin.Unutmayın Shinai "Kılıcı" temsil eder.
Çalışma esnasında ucunu yere vurmamaya özen gösterin.Bu davranış pek hoş karşılanmaz !

Diğer bir konuda , zaman içinde , seviyenizin artışı ile birlikte yeni bir deneyime imza atarsınız. Sizinkinden farklı bir dojo'yu ziyaret etme şansı !

Bu konu aslında çok hassas bir konudur. Çünkü Kendo ne kadar tüm dünya da "tek" bir şekilde yapılsa da. Dojoların gelenekleri birbirinden farklı özellikler taşıyabilmektedir. For example;
* "Shomen"in yeri,
* Selamlama şeklilleri
* Sıraya giriş şekilleri
* Dersi işleyiş şekilleri
ve aklıma şu anda gelmeyen bir çok konu olabilir.
Tüm bunları sizden daha deneyimli ve daha öncesinde sizin gideceğiniz dojoyu ziyaret etmiş birinden öğrenebilirsiniz. Bu size diğer dojoya gittiğinizde "şaşkın ördek yavrusu" durumundan kurtulmanıza yardımcı olabilir .  :)

Eğer bu gibi konuda yalnız olacaksanız, yani farklı bir dojoyu tek başınıza gitmek durumunda kalacaksanız.Şu protokolleri uygulamanızı önerebilirim;
Öncelikle seviyenizin durumuna bağlı olarak hocanızı bilgilendirin, gerekirse izin alın. Sonrasında ise;
   1- İlgili dojonun irtibatlarını edinin.
   2- İrtibata geçtiğiniz kişiye;
       a- Hangi tarihlerde orada olacağınızı
       b- Ne kadar bir çalışmak istediğinizi
       c- Özellikle belirtmek istediğiniz bir çalışma gerekçesi varsa nedenini bildirin
   3- Tüm bu bilgileri verdikten sonra ilgili kulüp yöneticisi veya irtibat yetkilisinden "İzin" alın !!!

Demek istediğim, eşyalarınız yüklenip, sonra ilgili dojoya hiç haber vermeden gidip "selamün-aleyküm ben geldim" demeyin.
Eminim ki her dojo size kapılarını açacaktır. Elbetteki doğru ve usulüne uygun bir şekilde talep ederseniz. Ama unutmamanız gereken veya dikkat etmeniz gereken bir diğer konuda "sakın geç kalmayı" olacaktır !

Açıkçası daha fazla bilgi aklıma gelmiyor. Eğer sizin aklınıza her hangi bir şey gelirse lütfen ban ulaşın ve bilginizi paylaşın.
Unutmayın, bilgi paylaştıkça değer kazanır!

Saygılarımla


19 Kasım 2012 Pazartesi

2012 Biterken Seminerlerden Bir Demet !


Merhaba Arkadaşlar ,

Geçtiğimiz günlerde çok güzel bir kaç seminer yaşama fırsatı yakaladık.
Hepimiz için verimli bir dönemdi diye düşünüyorum.

İlk olarak Finlandiyalı Sayın Markus Frey (7.Dan - Renshi) bizlerle beraberdi.



Kendisi ile çalışmak gerçekten de çok ama çok keyifliydi. Genç yaşına rağmen çok güçlü ve düzgün bir Kendo sergileyişi bizleri cidden mest etti. Beni asıl etkilediği nokta ise çok basit bir şekilde ve dürüstçe söylediği "Kendonuzu ve bilgilerinizi herkes ile paylaşın" oldu.


Kendisi bu sözden yola çıkarak bize tüm tecrübelerini gösterme inceliğini gösterdi.Gerçekten çalışmanın her anından çok keyif aldık. Kişisel tavsiyem, fırsatınız varsa mutlaka gidip kendisi ile çalışın derim.

Gösterdiği çalışma teknikleri, her anlamda , her seviye için çok uygun tekniklerden oluşuyordu. Benim için güzel bir deneyim oldu.
                                                                                                                                                                                           

Hemen ertesi hafta ise , EKF (European Kendo Federation) Teknik Direktörü Sayın Jean-Pierre Raick (Kendo 7.Dan - Kyoshi , Iaido 7.Dan - Kyoshi) bizlerleydi.


Kendisine eşlik edenler ise, gerçekten bir çok Avrupalı Kendocu için çok tanıdık olan 2 önemli isimdi;
Sayın Emilio Gomez (Kendo 7.Dan - Kyoshi , Iaido 7.Dan)

Sayın Jean-Paul Carpentier (Kendo 7.Dan - Renshi , Iaido 3.Dan)

Seminer bir önceki haftaya oranla daha seri bir rota çizdi bizler için. Tüm katılanlar adına çok ama çok faydalı ve yoğun bir bilgi akışı içeriyordu. 
Temel olarak baktığımızda , etkinliğin içeriği "Seminer ve Dan Sınavı" olması buna ayrı bir etken olarak göz önüne çıkarmış olabilir. Katılımcı olan herkese önemli bilgiler aktardığına eminim.

Benim adıma ise, bir önceki haftadan kalan omuz sakatlığımla "ne şekilde kimseye acımı belli etmeden çalışırım" diye her anımı geçirdiğim bir çalışma oldu. Neyse ki, kendimi bir şekilde idare edebilmeyi başarabildim. Gerçi "Dan Sınavı"nın olduğu günün sağ omzumu ve kolumu hatta el bileğimi, bir Kendo çalışmasından daha fazla zorladım. 

Ne şekilde mi ? ... İnanın bana çok güzel bir şekilde :)


Dan Sınavına giren ve başarılı olarak geçen her bir kişinin Diplomasını dikkatlice yazarak !  :)
Türkiye'de ilk defa bir "Dan Sınavı"nda verilen bu diplomalarda ufakta olsa bir katkım olduğu için çok mutlu olduğumu itiraf etmeliyim.


Seminere Katılanlara teşekkür ederim ve Dan Sınavında başarılı olan herkesi bir kez daha kutlarım.
                                                                                                                                                                                  

Gelelim son seminerimize, bu seminer aslında geçen sene başladı.Bu yıl yalnızca devam etti. Ve tüm içtenliğimle umut ediyorum ki uzun bir süre daha da devam eder.



Sayın Yutaka Asami (8.Dan - Kyoshi), geçen sene ülkemizi ziyaret ettiğinde kendi adıma konuşmak gerekirse bana bir çok şey kattığına inanıyorum. Kendisi ile zaman geçirdiğiniz zaman anlıyorsunuz ki gerçekten inanılmaz bir bilgi birikimi var. Dile kolay 52 yıllık bir Kendo geçmişi ile şu an da bulunduğu noktaya gelmiş olması gerçekten önemli bir konu.

Geçen yıl kendisi ile birlikte bizleri ziyaret etme kibarlığını gösteren Sayın Livio Lancini (7.Dan - Renshi) ki kendisi aynı zamanda İtalya Teknik Direktörüdür ve Sayın Ryozu Tada (6. Dan). Bize kendisi hakkında bir çok bilgi paylaşmışlardır.

Bu yıl Asami Sensei'ye eşilik eden isim ise , Sayın Alain Hagopian (Kendo 6.Dan - Iaido 1.Dan) idi.
Beraberindeki 3 öğrencisi ile seminere ayrı bir renk kattılar, kendilerine teşekkür ederim.

Ziyaretinin bu ikinci yılında Asami Sensei , öncelikle İstanbul'a kısa bir süre için uğradı diyelim. Hafta sonunu kapsayan bu çalışma programının ilk günün yetişkinlere yönelik bir çalışma programı uygularken, pazar gününün ilk saat diliminde çocuk ve yeni başlayanlara yönelik bir program sundu bizlere. 

Ertesi hafta sonu Ankara'daydık. Çalışma programı aşağıdaki gibiydi ;
Saat ve Yerler:
10 Kasım 2012 Cumartesi (Öğleden Önce)  Saat 09:00 - 12:30 (ama 13:00 de bitti)
10 Kasım 2012 Cumartesi (Öğleden Sonra) Saat 14:00 - 18:00 
11 Kasım 2012 Pazar       (Öğleden Önce)   Saat 09:00 - 12:30 (ama 13:00 de bitti)
11 Kasım 2012 Pazar       (Öğleden Sonra)  Saat 13:30 - 18:00 ( 14:00 de başladı)

Yani saatleri hesaplamak isterseniz, göreceksiniz ki toplamda 16 saatlik çok başarılı bir seminer yaşamışız.

Seminer belirli farklı bölümlerden oluştu.
İlk günümüzde geç kaldık (her zaman olduğu gibi, ama bu sefer walla suç bizde değildi).Çalışmaya gittiğimizde, bazı küçük fikirli insanların anlamayacağı bir şekilde (ki ben ve arkadaşlarıma göre süper bir çalışma) "Gazete Kesme" çalışılıyordu. Bu çalışmayı gerçekten çok seviyorum.

Sonrasında farklı farklı oyunlarla , Kendo tekniklerinin harmanlandığı çalışmalar yaptık. Tam da öğlen arası oldu , hem yol yorgunluğumuz hemde karnımızın açlığını biraz giderecek bir zaman bulduk derken, sürenin yalnızca 1 saat olması ayrı bir şok etkisi verdi. Ama yılmadık , çalıştık !!!  :)

Sonraki gün ise Asami Sensei'nin eğitimci kimliğinin farklı bir boyutu ile karşılaştık.Karşımızda beyaz tahta önünde duran bir hoca vardı. Ve biz saf saf yüzüne bakarken , bize dönüp "not alsanıza" demesi , gerçekten süperdi. Bir kaç üşengeç mucidin bulduğu yöntemi bende uygulayıp tahtayı cep telefonu çektim.  :)

Öğleden sonraki ilk saat dilimini daha önce hiç bougu giymemiş olan bir kaç arkadaşımıza ayırdı. Onlara bougu nasıl giyilir, çıkarılır gibi önemli bilgileri verdi. Sonraki anlarda da bol bol kihon çalışmayı da ihmal etmedi.

Ne yalan söylim, Kendo'ya yeni başlamış olup, bougu'yu daha 10 dakika önce giyip, kihon ve belirli temel hareketleri bu kadar kısa süre içinde öğretildiğini görünce , insan ister istemez "1 saat içinde hoca bunları Dan Sınavına hazır hale getirecek kesin" diyorsunuz.

Benim bu 16 saatlik çalışmanın neredeyse tamamını tek elle (katate) olarak çalıştığımı düşünürseniz. Ve her günkü çalışmanın sonlarında yapmış olduğumuz 100 tane "Men-uchi" vuruşunu da hesaba katarsanız. Gerçekten büyük bir iş başardığımı düşünmek benim hakkım sanırım.  :)



Semineri düzenleyen, her türlü bu organizasyonun bir ucundan tutan,  gelip birlikte çalışma fırsatı veren herkese çok ama çok teşekkür ederim.


Saygılarımla



2024 Edinburgh Kendo Seminar - Sakın Kaçırmayın !!!

Merhaba Arkadaşlar, Bilen veya araştıran arkadaşlarımızın severek takip ettiği çok keyifli bir kaç blog'tan biri olan '' Kenshi ...